Viyana’da okuduğum yıllarda müdavimi olduğum ve benim için Viyana denince ilk akla gelen yerlerden biridir Café Hawelka.

Avusturya Lisesi’nde okuduğumuz yıllarda Lise son sınıfta Almanca hocamız bize bir derste “Kahve nasıl ısmarlanır onu öğreteyim, özellikle de içinizden Avusturya’ya gidecek olan varsa ona lazım olacak” demişti. O gün o derste öğrendiklerimi hiç unutmadım.

Öğrenci olarak elimdeki paranın neye yetip yetmediğini anlamak çok kısa sürdü ve bir süre sonra artık dışarıda kahve içmek, bir şeyler yemek için değişik yerler aramaya giriştim.

Bir gün Viyana’nın 1. Bezirk (1. Bölge) denen merkezinde dolaşırken Dorotheergasse’de Café Hawelka’nın önüne geldim ve çok heyecanlandım. İçeriyi görebiliyordum, içeride oturan insanlar ilgimi çekmişti. Entelektüel bir kitlenin buraya geldiği belliydi.

Biraz tereddüt ettikten sonra içeri girdim. Dilim tutulmuştu. Çok alışık olmadığım tarzda bir yerdi. Sanki bir zaman makinesi ile geçmişe gitmiştim. Özellikle de Thonet sandalyeler, mermer masalar, ahşap zemin, pelüş kanepeler beni benden aldı. O günden sonra her gittiğim kahvede bu tarz mobilyalar yoksa oraya pek kahve diyemedim açıkçası.

İlk kahvemi ısmarlayışımı hiç unutmuyorum. Ne alırdınız diye gelen garsona büyük bir zevkle okulda öğrendiğim şekilde Viyana’ya has kahvelerden birini ısmarladım. Kahve gelene kadar etrafta bazı insanların gazete okuduklarını gördüm ve kendime gazetelerden birini aldım. Kahvem geldi. Gazetemi okurken kahvemi keyifle içtim. Ne büyük bir zevkti.

Kahvehanelerde gazete Viyana’da 1700’lü yıllardan beri bir gelenektir. O zamanlar çok pahalı olan ve herkesin alamadığı gazeteleri insanlar kahvehanelerde kahve içerken okuyabiliyor ve dünyadan haberdar olabiliyorlardı. İşte bu gelenek günümüze kadar gelmişti.

Ben her gün kendime belli bir gazete alırdım. Ama Café Hawelka’ya gittiğim günlerde değişik gazeteleri de incelemek ve okumak en sevdiğim şeylerden biri olmuştu.

Café’nin sahibi ve işletmecisi Herr Hawelka hep oradaydı. Konuklarını kapıda karşılar, bazen masaların arasında dolaşır ve işinin başına dönerdi. Ben orada yaşarken o yetmişlerindeydi ama gözüme hiç de yaşlı görünmezdi. Belki ben hayatım boyunca hiç yaşa başa takılmadığım için olabilir diye düşünüyorum bugün ama bence değil, o ufak tefek ve çok enerjik biriydi. Geçenlerde onun da benimle aynı gün doğmuş olduğunu gördüm: 11 Nisan. Dedemle yaşıttı.

Frau Hawelka mutlaka bir ara masaları tek tek dolaşır, masada kendisinin hazırladığı hazırlanırken sokağı mis gibi kokusuyla kaplayan Buchtel yoksa mutlaka masaya bırakır ve misafirlerle kısa sohbetler ederdi. Yıllar içinde beni de tanımıştı, bana da gelir selam verirdi. Çok güzel ve zarif bir kadın olarak hatırlıyorum onu.

Café Hawelka’nın sayfasında bir fotoğrafın altında “rahat (konforlu) bir oturma odası” lafını görünce çok duygulandım. Bir gün Frau Hawelka ben okul çıkışı uğramış ve orada ders notlarıma bakarak kahve içerken yanıma gelmiş ve kısa sohbetin arasında bana “Burası senin evinin oturma odası gibi oldu değil mi?” demişti. Wiener Gemütlichkeit (Viyana rahatlığı) denen o ortamı sunan bir Café idi orası. Günümüzde de hâlâ öyle.

Kurucusu Leopold Hawelka uzun kariyerine 1936’da Viyana’da Café Alt Wien ile başladı. Daha önce çalıştığı yerde tanıştığı ve sonra da eşi olan Josephine ile evlendikleri gün açmışlardı bu ilk mekânlarını. 1939’da Dorotheergasse’de bulunan harap haldeki Café Karl’ı almış ve bugünkü Café Hawelka’yı açmıştı. Fakat 1939 eylül ayında savaş patlak verince burayı kapatmak zorunda kalmıştı. 1945’te Viyana’ya geri döndüğünde binanın hiç hasar görmediğini fark etti ve aynı yılın aralık ayında Café Hawelka’yı yeniden açtı.

Huzurlu ortamı ve uygun fiyatlarıyla şehrin sakinleri, savaştan ve göçten dönenler için şehrin bu merkezi mekânı zamanın sefaletinden kaçmak için ideal bir yerdi. Yazarlar ve entelektüeller için de sanki ikinci bir ev gibi olmuştu.

1950’li ve 1960’lı yıllarda şehir gelişirken yeni kahveler de açılıyordu. Bay Hawelka’nın tek yaptığı yenilik dükkâna Espresso makinesi koymaktı. Asla ödün vermeden Café’nin otantik halini korudu. Poster duvarı diye anılan bir duvarda son sergi ve konserlerin posterleri vardı, diğer duvarlar ise Bay Hawelka’nın özel resim koleksiyonuna aitti.

1960lar ve 1970lerde artık burası sanatçıların uğrak yeriydi. Akla gelebilecek herkes buranın müdavimiydi. Yalnız sanatçılar değil politikacılar, gazeteciler de hep buradaydı.

Café Hawelka da Herr und Frau Hawelka da artık çok ünlenmişlerdi.

Ben Viyana’da okuduğum ve yaşadığım yıllarda kimi zaman okul çıkışı, kimi zaman da akşamları uğrardım mutlaka Café Hawelka’ya. Café Hawelka’da yıllar içinde çok sayıda meşhur şahsiyet gördüm. Entelektüel kesim özellikle sürekli oradaydı. Evi çok yakınlarda olan ünlü sanatçı Hundertwasser ve o dönemler gene çok sevdiğim Erika Pluhar ile evli olan dönemin efsane sanatçılarından André Heller’i görmek elbette en unutulmaz anılarımdandır.

Café Hawelka bende şu alışkanlığı da yarattı. Dünya üzerinde olsun, kendi ülkemde olsun gittiğim her yerde oranın en otantik kahvesini arar oldum. Hatta rehber olarak hepsine misafirlerimi de götürüyorum ama hiçbiri Café Hawelka’nın yerini tutmuyor.

Frau Hawelka 2005 yılında Herr Hawelka da 100 yaşına bastığı yıl olan 2011’in sonunda aramızdan ayrıldılar. Café Hawelka aile işletmesi olarak hâlâ eski düzeninde ve titizliğiyle yaşamına devam ediyor.

Viyana’nın bence bu en güzel mekânı umarım dünya durdukça hep aynı tarzda devam etsin.

Using Format